Hangi Gerçekler

Hangi Tanrı?

Demirciler buraya, bakırcılar sıraya

Bütün Müslüman sitelerinde dolaşan bir konu. . Ben onlara cevap yazdım ama yayınlamadılar hiç biri. Kısmet burayaymış..Demir günümüzde herkes tarafından çok iyi bilinen yer kabuğunun yüzde 4.7 sini oluşturan, bazılarının mucize aradığı bir metaldir. Oysa Tunç çağında durum tamamen farklıydı… Kimyadan ve fizikten haberi olmayan Tunç Çağı insanı için demir yeryüzünde olduğu halde görünmez bir madendi. Yani onlar için yer kabuğunda demir yoktu, bilmiyorlardı.

Ama yinede Tunç çağı öncesi nadirde olsa demirden yapılmış nesnelere rastlıyoruz. Nasıl olabilir böyle bir şey hem toprakta ki demir filizlerinden habersizler, hem de demir aletler yapmışlar. Öyleyse başlayalım anlatmaya sıra sıra…

Anitta’ nın (Hitit Kralı-M.Ö 1700 lü yıllar) tunç hançerinin bulunmasına rağmen Hitit yazmalarında sıkça bahsi geçen demir tahtı ve hükümdarlık asası bulunamamıştır. Bu demir taht ve asa o zamanlar gücün ve kudretin sembolüydü. Dünya üzerinde Hitit Krallarından başka hiç bir kralda, hatta Mısır Firavunlarında bile yoktu. Bu taht ve asa diğer Hitit kralları tarafından kullanılmıştır. Yanlış duymadınız, demirden bir taht ve hükümdarlık asası. Bu çağda 1 kg gümüş, 70 kg bakıra; 1 kg altın 8 kg gümüşe; 1 kg demir, 5 kg altına eşdeğerdi. Nedeni gayet basit yukarıda dediğim gibi Tunç Çağı insanlarının yer kabuğunda demir filizi olduğundan haberi yoktu. Ama yinede demir vardı. Hem de altına oranla 5 kat daha değerliydi.

Sizce bu kullanılan demir nerden gelmişti. Müslümanlar bunu, yani nerden geldiğini bize söylüyorlar. Aynı şey bir zamanlar Arap çöllerine de gelmiştir. Hatta bir tanesi Kabe nin kenarında vajina şeklinde bir koruyucunun içinde durur. Anladınız değil mi, neyden bahsediyorum. Tam anlamıyla gökten inmiştir demir. Evet göktaşından. O dönem bilinen demir bu gök taşlarından elde edilen demirdir. Bazı meteorlar neredeyse tamamen nikel-demir alaşımından oluşur. Hoş Müslümanlar sadece demir gökten indirilmiş dese de, araya nikel gibi madenlerde karışmıştır. O kadar kusur kadı kızında da olur diyelim devam edelim.. İlk demir kullanımı Mısırlılarla ortaya çıkmış, gökten gelen bu metale ”göğün Armağanı” ismini takmışlardır. Sümerlerinse ”göğün madeni” demesine şaşırmamak gerekir.. Bulunan ilk demir eşya örnekleri bu göksel armağandan yapılmıştır.. (Çok yüksek oranda nikel içerdiğinden dolayı bu ayrımı yapabiliyor uzmanlar)

Çok sonraları insanların bu göksel madeni dünyada da keşfedip nasıl üretmeyi akıl ettikleri muammadır, çünkü saf olan meteor demirine karşı, dünyevi demir filizi(pas kızılı renkte, ufalanabilir hematit, gevrek siyah magnetit, yada taneli toprak sarısı, limonit) ne türden değerli madenler içerdiğini belli etmez. Belki bir rastlantı bu keşfe yardımcı olmuştur. Belki çömlekçi renklendirmek için oksit madenler kullanırken pişirme anında bazı maddeler ortaya çıkmış ve çömlekçi, şaşkınlık içinde bunun göksel armağana benzediğini fark etmiştir.

Evet şimdi neden Hitit Krallarının demir taht ve asa kullandıklarını biliyoruz. Hitit kralları Tanrının yer yüzündeki temsilcisiydiler. Elbette onlar Tanrının onlar için gökten indirdiği demirle bu Tanrısallıklarını pekiştireceklerdi. Hatta bir Hitit yazıtında Kral öyle seslenir.. ”Hükümdar, büyük Kral Arnuvanda ile karısı Aşmunikal’ in sözleri demirdir, kırılmaz ve yok edilemezler”

Dünya da demir çağına ilk geçiş M.Ö 1000-900 yılları arasında Anadolu’ da başlamıştır. O zamana kadar demir gökten düşen meteorlar sayesinde elde edilmiş. Bu çağdan sonrada uzun yıllar demir Tanrı tarafından indirilen göğün bir armağanı olarak biline gelmiştir. Tıpkı birisi hapşırınca, durduk yere çok yaşa dememiz gibi demirde göklerden indiğini söylemek aynıdır.
Neden deriz kimse bilmez. Eskiden gerekliymiş ama şimdi o kadar gerekli değil.

(Dünyanın her yerinde hapşıran insana söylenen bazı sözcükler. Eski insanlar nefesin veya soluğun ruh olduğuna veya yaşamın özü olduğuna inanırlardı. Tanrı insanı yarattığında soluğunu insanlara üflemişti ve o soluk bedende bulunduğu sürece yaşam sürüyordu. Bu inancın doğrultusunda hapşırınca nefesin durması veya o kasılma hareketinin sonucunda soluğun dışarıya kaçıp gideceğinden korkuluyordu.)

İyi eğlenceler….. Bakırcıları bekleriz….

17 Yanıt to “Demirciler buraya, bakırcılar sıraya”

  1. gülay said

    İslam dini sapıklık diyorsunuz kendiniz Kabenin kenarındaki vajina şekli diyorsunuz. Bu mu şimdi ahlak anlayışı.Tabi herşey kendiliğinden oluşuverdi.Hititlerin inandığı Tanrı nerde? Yoksa öldümü? Biz niye göremiyoruz? Oysa bizim inandığımız Allah bir ve sonsuz kudrete sahiptir. Çok tanrılılığa inan cahil insanlardan değiliz çok şükür.Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

    • fingolif said

      Çok farkı yok. Onlar gider Zeus’a tapar, sen gidersin Allh’a taparsın. Biri diğerinin kahverengisi sadece. Tek tanrılı olman seni çok farklı kılmıyor.

  2. islamiyetgercekleri said

    Sanırım kabenin kenarındaki taşın kabını ben o şekilde yapmadım. Bu şekil bereket sembolüdür. Sadece bir şekildir. Bereket ve bolluğun, doğurganlığım sembolüdür. Zamanında insanlar bu şeklin önünde tapınmışlardır. Tıpkı Müslümanlar gibi. Ne işi var o şeklin ve o taşın kabenin köşesinde?

  3. gülay said

    O Kabedeki taşın şeklini kendi kendinize belirlemişsiniz. Hemde çok ayıp bir şekilde.Müslümanlar Allah’tan başka hiç kimseye secde etmezler. Peygamberimizin habeşistana gönderdiği elçiler bile Habeş kralı Necatinin önünde eğilmemiştir. Taşı kabeye koyunca sendenmi izin alacaklar? Biz yabancılara neden kilisenize resim koyuyorsunuz diye birşey soruyormuyuz? Herkesin inancı kendine. Allaha inanmıyorsanız neden sadece İslamiyettle uğraşıyorsunuz. Neden diğer dinleri eleştirmiyorsunuz. İşe budizimle başlayabilirsiniz mesela. Ben bunda bir kasıt arıyorum. Türk olmadığınız kesin sizin.

  4. islamiyetgercekleri said

    Kara taştan bahsediyoruz. Hacer ul esvet.. Sıradan bir göktaşıdır. İslam öncesi dönemlerde kutsal sayılırdı. Bereketin sembolüdür. Ona o şekilde bir kap yapan Araplardır. Aynen Muhammed hiç bir şekilde değişiklik yapmadan kabenin kenarına koymuştur.

    Tıpkı eski Arapların yaptığı gibi taşa(puta) saygı göstermiştir Muhammed. Kilisedeki resimler Tanrının Meryemin yada İsanın sembolüdür. Din ile ilgilidir. O etrafında döndüğünüz, günde 5 vakit o tarafa dönüp tapındığınız taş neyin simgesidir?

    Haklısın ben sizin gibi Araplaşmadığım için benim gibi öz Türkler size garip geliyor.

    Size daha önce açıkladım. Burada kalkıp Hintlinin ineğini eleştirsem kaç tane Hintli gelip bana sana ne bizim inekten diyecektir?

  5. gülay said

    Biz sadece Allaha secde ederiz. Dinimiz zaten putları ortadan kaldırmak için gelmiştir. Dediğiniz gibi putlara tapsaydık hala cahiliye devrindekiler gibi olurduk. Müslüman olmak için Arap olmak gerekmiyor. Amerikalı müslümanlarda var mesela. İslam tüm insanlara gelmiş. Müslüman olup, olmamak insanlara kalmış birşey. Tabi hintlilerin bir kısmı ineğe tapıyor. Birşey diyemeyiz ne diyelim. Sizde onun boş bir inanç olduğunu biliyorsunuz. İslam gibi bir din varken niye onla uğraşacaksınız. Birkaç cahil adamı inandırsanız bu sizin için bir kardır.

  6. islamiyetgercekleri said

    Demek sadece Allah a secde edersiniz.. Putlarınızı kısaca sayıyorum..
    1- KABE – Güneşe kültünden kalmadır.(Sabilik). İslamiyet öncesi Araplar içinde kabe kutsaldır. Kabenin etrafında say ederlerdi(dönerlerdi)

    Bilindiği gibi, Kabe bir Güneş tapınağı olarak yapılıp kullanılmıştı. 956 yılında ölen ünlü Islam hadisçisi Mes’udi “Mürucu’z Zehep” adlı eserinde, 7 yıldız adına yapılan, Dünya’nın en büyük tapınaklarını sayarken, Kabe’nin de adını anar: “El Beyt’ül Haram (Kabe), geçen çağlar boyu hep saygı görmüştür, çünkü o Zühal (Satürn) Evi’dir.” Ne var ki, yine Mes’udi’nin verdiği bilgiye göre, Güneş tapınakları dörtgen olduğuna göre, Kabe de Zühal yıldızı için değil, Güneş için yapılan bir tapınak olsa gerektir.

    2- Hacerül Esvet : Aslında gök taşıdır ve yine islamiyet öncesi ilahi bir taş olarak görülüp saygı duyulurdu. Taşa tapım kültünden kalmadır. Dünyanın bir çok yerinde çok Tanrılı dinlerden kalma bu şekilde taş mevcuttur. Bir diğer taraftan bereketi simgeler. Bu yüzden Kabe nin kenarında bulunan Hacerül esvet taşı vajina şeklinde bir kabın içindedir. Anaerkil toplumlarda bereket Tanrıçasını simgeler. O taşın Kabenin kenarında hala ne işi var?

    3-NAMAZ. Güneşe tapımdır. İslamiyetten 2000 sene önce Surya(Hint güneşe tapanlar) dininde namaz mevcuttur. Hareketleri Müslümanlarınki ile aynıdır onlarda abdest alırlar ve günde 2 rekat güneşe dönüp namaz kılarlar. Namaz ın ismi bile Hintçedir. Suryalar namaza NAMAS KAR der. Anlamı güneşe selamdır..

    4- Muhammedin hırkası, kılı, tüyü….

    5-Her nevi türbe..

    Islam öncesinin Mekke’sinde, “putataparlar” diye adlandırılan bir topluluğun ibadetleri arasında “oruç” da vardı. Bunu, Buhari’nin yer verdiği bir hadiste de açıkça görüyoruz: “Aişe anlatıyor: Islam öncesinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı..”(Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’s Savm/1.)

    Burada sorulması gereken şu: ”Putlara taptıkları” söylenen insanlar, “oruç” tutarlarken “hangi Tanrı” için tutuyorlardı?

    Hiç kuşkusuz, yıldızlar için, en başta da “Güneş Tanrı” için. Yıldızları ve Güneş’i simgeleyen ve sonraları “put” diye nitelenen simgeler önünde. Elbet, asıl amaç da varlığına inanılan “görünmez Tanrı”ya yaklaşmaktı. Buna Kur’an da tanıklık ediyor. (Bkz. Zümer Suresi, Ayet3.) “Tanrıya yaklaşmak” için o zaman da aracılar vardı, Islam’da da vardır. Islam’da olduğu gibi, o zaman da, “ibadet”ler, en son hedef olarak Tanrı için yapılırdı. Oruç tutulurken de hedef, “Güneş Tanrı”ydı.

  7. mesut said

    muhammed esed o ayeti şöyle meal etmiş
    25. Doğrusu, [daha önce de] elçilerimizi [bu] hakikatin bütün kanıtları ile gönderdik; ve onlar aracılığıyla (41) vahyi bağışladık [ve böylece, doğru ile eğriyi tartabilmeniz için size] bir terazi [verdik] ki insanlar adaletle davranabilsinler; ve [size] içinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri (42) [kullanma yeteneği] bağışladık: [bütün bunlar size verildi ki] Allah, O’nun ve Elçisi’nin yolunda yürüyenleri (43) ayırabilsin, [Kendisi] insan kavrayışının ötesinde olsa bile.44 Şüphesiz Allah güçlüdür, kudret sahibidir.

    41 – Lafzen, “onlar ile”.

    42 – Allah, insana doğru ile yanlış arasında ayırım yapma yeteneği vermesinin (ki bütün ilahî vahiylerin nihaî amacı budur) yanısıra, onu yeryüzündeki doğal kaynakları kendi yararına kullanma yeteneği ile de donatmıştır. Bu yeteneğin en göze çarpan sembolü, insanın bütün canlı varlıklar arasında yalnız kendisine özgü olan araç yapma becerisidir; ve her türlü araç yapımının -ve doğrusu, bütün beşerî teknolojilerin- başta gelen maddesi demirdir: yeryüzünde bolca bulunan ve hem yapıcı hem de yıkıcı amaçlar için kullanılabilen tek metal. Demirde mevcut olan “müthiş güç” (be’s şedîd), sadece savaş araçlarının yapımında değil, aynı zamanda, daha karmaşık bir şekilde, insanın, makineyi insan varoluşunun temeli sayan ve içinde taşıdığı karşı konulmaz dinamizmiyle insanın tabiat ile bütün derunî bağlantılarını koparan yüksek teknolojiyi geliştirme eğiliminde de kendini gösterir. Modern hayatın en bariz yüzünü oluşturan bu hızlanan makineleşme süreci, insan toplumunun temel yapısını tehdit etmekte ve böylece “ilahî rehberlik” kavramında anlamını bulan bütün manevî/ahlakî ve ruhî duyarlıkların giderek kaybolmasına sebep olmaktadır. Kur’an insanı bu tehlikeye karşı uyarmak için, yanlış kullanıldığı takdirde “demir”in taşıdığı potansiyel kötülüğü (be’s), başka bir deyişle, insanın teknolojik yaratıcılığının sarsıcı/yıkıcı hale gelerek, ruhsal bilincini gölgelemesine ve sonuçta bütün bireysel ve sosyal mutluluk imkanlarını yok etmesine yol açması tehlikesini -sembolik ve mecazî olarak- vurgulamaktadır.

    fakat neden sadece demirden bahsediliyor anlamış değilim mesela altında teknolojide kullanılıyor bakırda bronzda kullanılıyor araştırdıkça karışıklık meydana geliyor

  8. islamiyetgercekleri said

    O zaman bedevi nerden bilsin Aliminyumu, nikeli. Bildiğini sallamış işte. Bildiğide göktaşı ile gelen demir. Allah yolluyor paketlenmiş halde. Gökten düşüyor ya yeter. Allah arştan sallıyor aşağıya..

  9. mesut said

    kuranı kendisimi yazmış diyorsun? peki ya Allahtan gelmiş bir kitapsa kuran sonradan değiştirildiyse?

  10. Oz-men said

    Müslümanların Kabe’ye dönerek ibadetlerini gerçekleştirmesi semboliktir. Aslında hiç kimse o noktaya doğru namaz kılmamaktadır. Bizler Kabe’nin diğer tarafında bize doğru namaz kılan, Allah’ın yarattığı en üstün canlı olan insana ve insanın bedeninde kendinin bilinmesini isteyen Allah’a doğru namazımızı kılıyoruz.

  11. islamiyetgercekleri said

    Şimdi Kabe nedir? Güneşe tapım kültünün kalıntısıdır.. Üzerine üstlük bir köşesinde kara taş vardır. Yani bereket kültünden kalma bir taş parçası.

    Eğer Allah a doğru namaz kılıyorsanız Kabeye yani taşa neden dönüyorsunuz? Bunun taştan bir heykel önünde tapınan birisinden farkı yok. Oda ben o taşa değil Tanrıya tapınıyorum, taş sadece bir simge der. Sizin yaptığınız gerçekte arkaik bir tapımdır.. Allah ın evi diye taşa dönüp yerlere kapaklanma.. Bakarsanız bu hareket bütün ilkel dinlerde mevcuttur. Üstüne üstlük bu hareketleri güneşe göre yapıyorsunuz.. Yani güneşe tapanların takip ettiği yolu takip ediyorsunuz..

  12. gallenblase said

    Brauvo Islamiyetgercekleri!, mantiginiza bayiliyorum sizin.

    Kurani arastirmaya baslamadan önce, sadece duyduklarimla yetinmis, ve cok güzel bir dini kitap oldugunu düsünen, ve her bildigime kendim düsünüp mantikla bakan bir insandim, namazin budistlerle bagliyordum, herhalde muhammed namazida buyüzden getirdigini düsünüyordum, ve mantikli buluyordum, kurani okuduktan sonra, muhammedin böyle düsünmedigini, ve sadece kendi egosu icin buldugunu farketmis oldum.
    Benim düsüncem ise, namaz kilinmadan önce, yikanilmasi günde bes kere, birde insanlarin ozamanlar bizler gibi hergün dus alamadiklari icin, koktuklarini ve en azindan namaz sayesinde günde beskere kisa bir yikanmayla temiz kalabilmelerini sagladigini düsünüyordum.
    Namaz kilmak icin Allaha konsentri olmak zorunda olduklarindan, en azindan meditasyon yaptiklarini düsünüyordum, ve insan ne kadar kendini geri cekip meditasyon yaparsa, ve Allahi düsünürse, bu kadarda az suc isler diye düsünüyordum, ayriyetten, günde neden beskere namaz olmasi lazim diye düsünmüstüm, tabii bunada hemen mantikli bir cözüm bulmustum, sabah namazi kahvaltidan öncedir, demekki ilk cimnastigimizi ac karnimizla yapiyoruzki, günümüz dinc basliyor, sonra öglen, ikindi vs. hepside benim icin azda olsa bir cimnstikti.
    Namaz yani benim icin Allah icin kilinan, tapmak icin degil, insanlara yararli bir bulus olarak görüyordum. Allahin bizden hicbir zaman onun önünde igilip kalkmamiza ihtiyaci yoktur, ve insanlardanda beklemez, böyle sacmaligi anca muhammed düsünüp bulmustur ve arkasindada baska niyetler vardir.
    Kurani okuduktan sonra, muhammedin egoist düsüncesini anladim, muhammed sadece insanlarin piskolojisini bozmak, beyinleri yikamak icin namazi buldugunu, insanlar nekadar namaz kilarsa okadar kendisine bagliyacagini, bilen bir insanmis. Yoksa neden iki rekat sünnet hep muhammed icin kiliniyor.

    Kurani okumayan veya arastirmadan okuyanlar, veya ordan burdan duyarak inanan her insan, tahmin ediyorumki, benimde eskiden yaptigim gibi, herzaman inandiklarimiza mantigimiza uygun bir cevap bulmusuzdur, su kurani acipda okuduguma bugün cok seviniyorum.
    Sorularim hep cevaplar arayip durmaktansa, simdi herseyin, nerden geldigini, ve nekadar da sacmaliklarla dolu oldugunu görüp, bu dinden vazgecmis oluduguma seviniyorum.

  13. bunasildin said

    Kabe’nin tam hizasına gelecek şekilde dünyanın öteki tarafındaki müslüman hangi tarafa doğru secde eder ? Yazi tura mi atar?

  14. babanati said

    ta hu bunlara neden yorum yapıyonuz tanrı inancı yok yaratıln aherşeye karşı bunlar yahu bunların dili ile anannaızın amından neden cıktınız hiç bir şeye inannmıyacaksanız siz bile oluşmanıza vesile olan 1 delik var ken nedne inanmazsınız bu kadar herşeye

    • fingolif said

      Üslup bozmayalım.

      Biz neden çıktığımızı anlamaya çalışıyoruz. Gidipte dogmatik bir şekilde günde 5 kere yatıp kalkmaktansa soruyoruz, Neden? diye. Senden önce bulacağımızda kesin.

Yorum bırakın